Network’ünüzü SDN’e Geçirmeniz İçin 10 sebep!

SDN-Blog-1

 

SDN (Software Defined Networking-Yazılım Tanımlı Ağlar), bilişim sektöründeki en popüler konulardan biri. SDN’e geçiş yapmanız için işte size 10 sebep:

  1. Network’ün yazılım tabanlı kontrolü, eski yönetim konsolları ve komut satırı arayüzlerinden (CLI) çok daha esnek bir yönetim imkanı sunuyor.
  2. SDN standartlarıyla uyumlu bir ağ, birden fazla SDN kontrol uygulamasıyla yönetilebiliyor. Aksi durumda her ağ platformunun kendi yönetim konsolu ve komutları olması, üreticiye olan bağımlılığı arttırıyor ve ağ yönetimini daha da karmaşık hale getiriyor. SDN kullanımı bu sebeple çok daha iyi bir seçenek.
  3. Veri merkezleri, geleneksel istemci-sunucu mimarisinden, sunucular arasındaki trafiğin (doğu-batı trafiği) daha yoğun olduğu modellere yönelmekte. Bu durum daha ölçeklenebilir bir ağa ve kaynak paylaşımı için daha gelişmiş ilkelere (policy) ihtiyaç doğuruyor. Bu ihtiyaçlar, SDN çözümlerini ön plana çıkartıyor.
  4. IT departmanlarının özel, karma ve genel bulut ortamlarına geçme eğilimi giderek artıyor. Şirket yönetimleri, Amazon, Microsoft ve Google gibi genel bulut hizmeti veren firmalardan gördükleri self-servis IT, çevik uygulamalar ve hizmetleri, aynı servis seviyeleriyle kendi IT departmanlarından talep ediyor. SDN, IT çevikliğini arttırmada ve self-servis IT hizmetleri sunma konusunda kilit bir rol oynuyor.
  5. Şirketler iş zekası ve karar alma konusunda büyük veri uygulamalarına giderek daha büyük yatırımlar yapıyor. Bu tip uygulamalar, yüzlerce sunucunun arasında çok büyük paralel işlem gücüne ihtiyaç duyuyor. Büyük veriyi işlemek, ağ üzerinde büyük baskı yaratıyor, yüksek kapasite ve otomasyon ihtiyacını arttırıyor. Tüm bu ihtiyaçlar, yine SDN’i işaret ediyor.
  6. Daha verimli, daha çevik ve daha yüksek performanslı bir kurumsal ağ için SDN başrolü oynuyor.
  7. SDN, operasyon ve toplam sahip olma maliyetlerini azaltıyor. Kurumsal ağınızda yapacağınız ilke (policy) değişikleri, çok daha kısa zamanda çok daha az personelle gerçekleştirilebiliyor.
  8. SDN sayesinde iş süreçleri hızlanıyor. Bu sayede şirketinizin rekabet gücü ve çevikliği artıyor.
  9. SDN, ağ güvenliğinin otomasyonunu sağlayarak riskinizi düşürüyor.
  10. SDN kullanımı, ağınızın erişilebilirliğini arttırıyor (increased availability). Örnek olarak, sanal ağları fiziksel ağlardan ayırmanın sayısız faydalarından biri, mevcut ağ akışını bozmadan ve ağı servis dışı bırakmadan, fiziksel ağda değişiklik yapma imkanı sunması.

SDN altyapısı için geniş bir çözüm sağlayıcı ekosistemine ihtiyaç duyuluyor. Bu sebeple, standartları destekleyen, açık bir çözümü tercih etmek, size daha geniş bir çözüm yelpazesi sunuyor.

Blog yazılarımı Linkedin Pulse’tan takip edebilirsiniz: Murat Gursoy Linkedin Pulse

Video Konferans, İnsan Kaynakları’nı Zirveye Taşıyor!

 

VidConf-2-Web

 

En iyi yetenekleri çekebilmek ve kaliteli  iş gücünü elinde tutabilmek, şirketlerin rekabet gücünü arttıran en önemli konular arasında. Dijital Çağda yeni nesil iş gücünü cezbetmek ve iş tatminini sağlamak ise, başlı başına önemli yeni bir rekabet unsuru.

Y kuşağının günümüz iş hayatında etkisi giderek yükselmekte. 2025’e kadar dünyadaki toplam iş gücünün %75’inin Y kuşağından oluşacağı tahmin ediliyor, ayrıca günümüzde ABD iş gücünün %36’sı Y kuşağı (Deloitte raporlarına göre).

Video Konferans; yeni kuşağı şirkete çekebilmek, iş tatmini ve şirkete bağlılığı sağlamak açısından İnsan Kaynaklarının kullanabileceği en iyi teknolojik çözümlerden birisi.

Günümüzde video konferans sistemleri, geçmişe göre hem fiyat/performans, hem de kullanım kolaylığı açısından çok daha gelişmiş durumda. Artık Bilgi İşlem bölümünün desteğine ihtiyaç duymadan, tüm personel kolaylıkla video konferans görüşmeleri yapabiliyor. Eskiden lüks gibi görünen video konferans çözümleri, günümüzde şirketlerin olmazsa olmaz ihtiyaçlarından ve rekabet unsurlarından biri haline geldi.

Video Konferansın, İnsan Kaynakları’nın performansını zirveye taşıyan faydaları:

  • Kaliteli yeni iş gücünü şirkete çekmek: Yeni kuşağın %78’i, teknolojiyi etkin şekilde kullanan inovatif şirketleri, çalışmak açısından daha cazip buluyor.
  • İşe Alım Sürecini Hızlandırmak: Video Konferans kullanımı sayesinde, işe alım süreleri ortalama %35 kısalıyor.
  • İşe Başlama Süresini Kısaltmak: Video Konferans kullanımı, işe başlamak için gereken bürokrasiyi azalttığı gibi, işe başlamadan önce alınması gereken eğitimler için seyahat etme zorunluluğunu da ortadan kaldırıyor.
  • Personelin Şirkete Bağlılığını Arttırmak: Video Konferans sayesinde, personele uzaktan çalışma olanağı veya esnek çalışma saatleri gibi seçenekler sunulabiliyor. Ayrıca uzaktan mentörlük desteği mümkün oluyor.
  •  İşe Alım Başına Ortalama Maliyeti Düşürmek:  Seyahat için harcanan para ve zamanı azaltarak, Video Konferans kullanımı ortalama işe alım maliyetini %32 düşürüyor.
  • Verimliliği ve İş Tatminini Arttırmak: Video Konferans, takım çalışmasını destekliyor ve uzaktan çalışanların iş süreçlerine daha kolay dahil olmasını sağlayarak, verimliliği ve iş tatminini arttırıyor.
  • Şirket içi Eğitimlerle Personelin Yeteneklerini Geliştirmek: Güçlü bir öğrenme kültürü oluşturan şirketler, inovatif ürünler ve hizmetler geliştirmeye %92 daha yatkın, ve müşteri ihtiyaçlarına cevap verme konusunda %53 daha etkili oluyor. Video Konferans, seyahat ve konaklama zorunluluğunu ortadan kaldırarak, şirket içi eğitimlerin maliyetini azaltırken, yaygınlığını da arttırıyor.

Kaynaklar:

http://blogs.cisco.com/collaboration/6-ways-hr-can-benefit-from-video-conferencing

http://www.polycom.com/solutions/solutions-by-job-function/human-resources.html

http://www.managingyourhr.com/HR-video

Sağlık ve Sosyal Medya – Çarpıcı İstatistikler!

 

heathcare-technology-2-Web

  • Sosyal ağ kullanıcılarının %41‘i, sosyal medyanın doktor ve hastane tercihlerinde etkili olduğunu söylüyor.
  • Doktorların %60‘ı, sosyal medyanın hastalara sunulan sağlık hizmetinin kalitesini arttırdığını düşünüyor.
  • 18-24 yaş arası kullanıcıların %80‘inden fazlası, sosyal medyada sağlık bilgisini paylaşmaya sıcak bakıyor, 45-64 yaş arasında ise bu oran %45.
  • Akıllı telefon kullanıcılarının %50‘si, sağlık konusunda araştırma yapmak için Interneti kullanıyor. Ve kullanıcıların %19‘u, en az bir sağlık uygulamasını telefonuna yüklemiş durumda. Bunlardan en popüler olanlar, eksersiz ve diyet uygulamaları.

Kaynak: http://thesparkreport.com/infographic-social-mobile-healthcare

  • Sosyal medya kullanıcılarının %40‘ından fazlası, sağlıkla ilgili sosyal medyadan edindikleri bilgilere önem verip dikkate alıyor.
  • 18 ile 24 yaş arasındakiler, 45 ile 54 yaş arasındakilere göre sosyal medyayı sağlıkla ilgili tartışmalar için 2 kat daha fazla kullanıyor.
  • Sosyal medya üzerinden randevu talebinde bulunan hastaların %75‘inden fazlası, en geç bir gün içinde geri dönüş bekliyor.


Kaynak:
http://www.mediabistro.com/alltwitter/social-media-healthcare_b33057

  • Sağlık kuruluşlarının yalnızca %31‘i personelinin sosyal medya paylaşımları için özel kurallar uyguluyor.
  • Doktorların %33‘ü Facebook’ta hastalarından arkadaşlık isteği alıyor. Bu doktorlardan %75‘i istekleri reddederken, %25‘i kabul ediyor.

Kaynak: http://ihealthtran.com/images/infographic-healthcare-social-media-infographic.png

  •  ABD’deki internet kullanıcılarının %70‘inden fazlası, sağlıkla ilgili bilgi araştırmak için Interneti kullanıyor.
  • Internet üzerinden hastalığının teşhisiyle ilgili bilgilere ulaşan hastaların %40‘ından fazlası, vardığı sonucu teyit etmek için bir doktora başvuruyor.
  • Sigortalı olanların bile ilaç masraflarının %25‘e varabilen bir kısmını kendi karşıladığı ABD’de, hastalar tedavi ve ilaç fiyatlarını karşılaştırmak için Interneti giderek daha fazla kullanıyor.
  • Dijital Sağlık uygulamalarıyla hasta takibi giderek yaygınlaşıyor. Buna bağlı olarak, tüketici odaklı uygulamalara, giyilebilir sağlık teknolojilerine, sağlık data ve analiz çözümlerine giderek daha fazla yatırım yapılıyor.

Kaynak: http://www.mckinsey.com/Insights/Health_systems_and_services/A_digital_prescription_for_pharma_companies?cid=DigitalEdge-eml-alt-mip-mck-oth-1411

  • Youtube’den hastanelerin web sayfalarına yönlenen trafik her sene %120 artıyor.
  • Hastane web sayfalarını ziyaret edenlerin %43‘ü Google veya benzeri bir arama motoru üzerinden sayfaya ulaşıyor.

Kaynak: https://www.thinkwithgoogle.com/research-studies/the-digital-journey-to-wellness-hospital-selection.html
https://ssl.gstatic.com/think/docs/the-digital-journey-to-wellness-hospital-selection_research-studies.pdf

Diğer kaynaklar:
http://getreferralmd.com/2013/09/healthcare-social-media-statistics/
http://www.learnersonline.com/technology/technology-integration/the-future-of-medicine-digital-health-care/
http://rockhealth.com/resources/digital-health-facts/

Twitter ve TV Reklamları: Birlikte Çok Daha Etkili

Genelde televizyonda ve dijital medyada içerik görüntüleme olayına “biri ya da diğeri” şeklinde yaklaşırız. Evet, televizyonda izlediğimiz dizilerin Twitter hashtag’lerini görmeye alıştık, hatta bir çoğumuz favori dizilerimizle ilgili Tweet atmayı da seviyoruz. Ancak bunun dışında, Twitter ve TV arasında reklamcılık açısından başka türlü bir etkileşim olmuyordu.
Twitter, geçen ay ABD’de Twitter Amplify isimli yeni bir reklamcılık ürününü tanıttı. Twitter’ı daha reklamveren dostu bir platform yapma çabalarından biri olan Twitter Amplify, televizyona reklam veren büyük bütçeli firmaların, mesajlarını TV izleyicisinden öteye, Twitter kullanıcılarına kadar ulaştırabilmesini hedefliyor.
Twitter-TV-Reklam
Twitter Amplify ya da kısa adıyla “Twitter Amp” çözümü sayesinde, büyük marka reklamverenleri ile medya yayıncıları, çoklu ekran (multiscreen) ortaklığı denen bir işbirliğine gidiyor. Bir izleyici televizyonda içerik izlerken, Twitter haber kaynağında bununla ilgili bir video görüyor, aynı anda videoya kısa bir reklam eşlik ediyor. Yukarıda buna örnek bir promoted tweet
görebilirsiniz, bir NBA oyunundan video klip gösterilirken, aynı zamanda yeni vizyona giren bir filmin reklamı gösteriliyor.
Bu kısa “teaser” videoları kullanarak Twitter, izleyicinin minimum zaman ve dikkatini alarak reklam yapma şansına kavuşuyor. Twitter’daki içerik TV’deki yayınla direkt ilişkili olduğu için, izleyicinin bu içeriği seyretme hatta paylaşma ihtimali yüksek oluyor. Ayrıca izleyiciyi başka kanala zaplamadan aynı yayını izlemeye devam etmeye teşvik ediyor. Twitter ve TV’nin birlikte yarattığı bu sinerjinin geleceği parlak gözüküyor.